
Birlikte 50 Yıl
Bir ömrü birlikte geçirme öngörüsünü bile düşünmeden, sevgiyle başladığımız bir arada yaşama seçimimiz ikimiz için de mutluluk ve zenginlik kaynağı oldu demeliyim. Kendim için bundan kesinlikle eminim. Melih’siz nasıl bir hayatım olurdu acaba? Yine halk sağlığı ile ilgili bir alanda çalışırdım ve klinik ilgimle mutlu olduğum bir yerde üreme sağlığı uygulamalarına dalardım. Uzmanlık sonrası akademik gelişimim belli sınırlarda kalırdı. Muhtemeldir, yine Ankara’da yaşardım.
Hacettepe’de güzel işler yapıyordum. Doğumevinde çalışma konforum da iyiydi doğrusu. Ancak YÖK sonrası çalışma düzeni, kadro sorunları ciddi sınırlılık getiriyordu düşüncelerimize. Ayrıca çok da meşguldüm, kendi gelişimimden çok, günlük iyilikleri sürdürmek için çalışmaya odaklanmıştım. Uzmanlık sonrası altıncı yılda birlikte yaptığımız bir hayat muhasebesinde Melih “kesinlikle Doçentlik sınavına girmelisin, akademik işler tam sana göre” sözleriyle geleceğimde önemli oldu. Doğrudan hedeflediğim bir aşama değildi bu, itiraf edeyim. Sonra İstanbul’a göçümüz de Melih’in öngörüsü ile oldu. İstanbul’da yaşadığımız renkli ve verimli yıllar için teşekkür borçluyum ona. Bir cesaret, çok önce, Sarıyer’de bir yapı kooperatifine küçük bir para yatırdığını söylediğinde dairenin biteceğine inanmamıştım. Bir büyük takdir ve teşekkür de benim engellemelerime kulak asmayıp, otuz yıl önce, Büyükevren Köyü’ndeki evimize sahip olduğumuz için. Yoğun çalıştığımız yıllarda, her ay bir hafta sonu buraya geldik. Çocuklarla birlikte özel zaman geçirdik. İzinli yaz günlerinde üç hafta kaldığımda ayrılırken hep üzülürdüm. Melih yaz aylarında ameliyat olan çocuklar için daha da çok çalışırdı. Çalışma yıllarımız sonlandığında, Fethiye’de edindiğimiz apartman dairesi de Melih’in fikridir ayrıca. Çevre gezilerimiz için bize ev bark, konaklama yeri oldu.
Bu uzun yıllarda ne yaptıysam destek gördüm her zaman Melih'ten. Farklı kişiliklerimiz yaşadığımız ortamların dayanılır olmasını kolaylaştırdı, geliştirdi. Melih evde çok konuşkan değildir. Bana karşı düşüncelerini paylaştığı en güzel ifadeleri İstanbul Üniversitesi’nden ayrıldığımda oluşturulan “Halk Sağlığında İz Bırakanlar” dosyasında okudum. Sevgiyle paylaşıyorum beni duygulandıran bu izleri.
Melih hep tutkuyla yaşıyor, yaptığı her işi de öyle yapıyor. Beni zorlayan durumlarda bir yakın arkadaşımın “Melih Bey limon satsa aynı şekilde çalışacak” sözleri onu daha iyi anlamama neden oldu. Bu sözle teselli olduğumu hatırlıyorum. O kadar çok işle uğraştı ki. İlk tanıdığımda okulda “Öncü İşçi” başlıklı bir sendika gazetesi satıyordu, işçiler yararına. Hep istediği işleri yaptı, istediği yerlerde çalıştı, kırmızı çizgilerinin sınırlarına geldiğinde her çalışma yerini de kendi isteği ile bıraktı; kimi zaman çalışanların gözyaşları eşliğinde. Sonradan bir nedenle bu kuruluşlara gittiğimiz zamanlarda orada çalışanların onu krallar gibi karşıladığına şahidim. İflah olmaz bir iyimserlik ve idealizmle uğraşmayı sürdürüyor. Her yeni başladığı işe aynı tutkuyla sarılmasına ayak uydurmam zor. Gölge etmemeye çalışıyorum, o kadar.
Yaptıklarını merak edenler, tartışanlar beni bulup sorgularlar ara sıra. “Ne yapıyor Melih böyle?” Biri “Milletvekili mi olmak istiyor?” bile dedi. Ama ben onu anlıyorum ve destekliyorum. Kendi için bir şey yapıyor gibi değil. Son numaralarından birini anlatmalıyım. 2017 Aralık son günü, Samsun’a arkadaşlarımızı görme amaçlı yeni yıl buluşması için gidiyoruz. Araba ile havaalanına giderken Boğaz Köprüsü’nden geçiyoruz “Ayşen bombayı patlatıyorum, bu yıl Nobel’le ilgileneceğim” dedi. Aman tanrım, ne demek bu tam rahatlıyoruz dedim içimden… Benim “Bu senin işin değil, zaten bilimsel ortamın gelişmesi çok zor bu ortamda vs.” çerçeveli sözlerimi, neler dediysem de, dinlemedi! En azından “Beni karıştırma, ben yokum bu işte.” dediğimi biliyorum. Baştan beri, temel bilimlere olan ilgisi, işbirliğine olan gereksinim ve gençlerin rehber olabilecek kaynaklara ulaşımının sınırlı olduğu düşüncesinin onu güdülediğini biliyorum. Gerçekten de dört yıldan fazla zaman geçti aradan, o zaman bana anlamsız gelen bu merak, destek olan arkadaşlarla büyüdü. Nobel ödül süreçleri ve tarihsel gelişimi hakkında bilim insanlarının gönüllülükle yaptığı sunularla başladı iş. Aylık toplantılar, bir üniversite yapısı içinde, çok sayıda öğrencinin ve genç akademisyenin ilgisini çekti. Üstelik bilim karşıtlığı, aşı karşıtlığı, alternatif tıp gibi içeriklerin gündemde yer aldığı bir zaman diliminde başlayan bu heves, pandemi günlerinde yeniden geçerli olan bilgi üretiminin değeri ile de örtüştü ve büyüdü. Artık çevrimiçi izleniyor bu ve benzer etkinlikler. Melih ise, diğer giriştiği işler gibi, başlatıp geri çekilerek uzaktan izleme pozisyonuna geçmek üzere. Hedef Nobel İnisiyatifi başlıklı girişim, ne kadar devam eder, nereye evrilir bir önemi de yok ama o bir gün Türkiye’den bir Nobel Bilim Ödülü çıkacağını hayal ediyor ve bu hayalini, meraklı gençleri birbiriyle buluşturmak ve desteklemekle her yerde paylaşıyor!
Sosyal medya ilgisi ile çok sayıda araştırmacı ve öğrencilerle yakından etkileşmeyi sürdürüyor. Kim nereye davet ederse yönetim birikimi ve düşünceleri ile gidiyor görüş paylaşıyor, bu ilgi ile dergilerin yazı tekliflerini karşılıyor. Yeni nesil bir sivil toplum girişimi, Sağlıkta İşbirliği Platformu kurucusu olarak ilgi çekiyor. Arkadaşlarım “Melih bu insanları nereden buluyor?” diye sorduklarında “O kimseyi aramıyor, onu bulup istekte bulunuyorlar.” cevabını veriyorum. Bütün sosyal medya mecralarında var. Hepsine ait adreslerini her yerde “Ne zaman isterseniz bana ulaşabilirsiniz.” mesajıyla paylaşıyor. Pandemi öncesi, bir kısmı şehirlerarası, fazla hareket halinde yaşadı ve gelecekte sürdürülmesi zor bir hal almıştı bana göre bu çaba. Artık, pandemi koşullarında dolaylı olarak, çevrimiçi yenilikçi fikirler, bağlantılar, düzenlenen toplantılar için sosyal sorumluluk, savunuculuk ya da hobi diyebileceğim bir hevesle ev ortamında ilerliyor. Kimi zaman açık ofis haline dönen evimizde çalışıyor, çalışıyor. Heyecanlı telefon konuşmaları da ortamdan eksik olmuyor.
Yıllar geçiyor, 2020 yılında ona özel bir an yaşattım. Okul ve çalışma arkadaşlarından anılar toplayıp 67. yaş armağanı olarak ilettim. Aşağıdaki mektubu Ekim ayında gönderdiğim kişilerden gelen cevaplar bu çabamın şahididir:
